Gelir İdaresi Başkanlığı ve Odamız işbirliğiyle 7143 sayılı kanun kapsamında odamız eğitim salonunda bir seminer düzenlendi. Eğitim seminerine Gelir İdaresi Başkanlığı Temsilcileri, Vergi Dairesi Başkanı Seyfettin BAYSAL, kurum başkanları ve müdürleri, Vergi Denetim Kurulu Başkanı ve çok sayıda meslek mensubu katılım gösterdi.

            Seminerde bir konuşma gerçekleştiren Oda Başkanı Mustafa VURAL, Mali Müşavirlik mesleğinin tanımını yaparak bu zor koşullara sahip, bu kadar mevzuat, bu kadar iş işlem, bu kadar bilgi,  bu kadar beceri gerektirmekte olan bir meslek vergi afları ile varlığını hissettirememektedir dedi.

            Vural sözlerine şöyle devam etti “Bakın; 23 Haziran 2018 tarihinde; SÜREKLİ MESLEKİ GELİŞTİRME EĞİTİMİ YÖNETMELİĞİ” yayımlandı. Bu yönetmeliğe göre;  Her meslek mensubuna yılda en az 30 saatlik ve her üç yılda en az 120 saatlik sürekli mesleki geliştirme eğitim programına katılma zorunluluğu getirilmiştir. Sürekli mesleki geliştirme eğitim programlarına katılmayan meslek mensupları hakkında Disiplin Yönetmeliği hükümleri uygulanacak, Katılım zorunluluğu yerine getirilinceye kadar, çalışanlar listesine kayıtlı meslek mensuplarının büro tescil belgeleri vize edilmeyecek, çalışanlar listesi kayıt ve faaliyet belgesi alma talepleri yerine getirilmeyecektir. Sürekli mesleki geliştirme eğitim programını tamamlamayan meslek mensupları stajyer mentorluğu yapamayacaklardır. Buda mesleğimizin ne kadar ciddiyetle uygulanması gereken bir meslek olduğunu net bir şekilde ortaya koymaktadır.” Dedi.

Konuşmasına yapılan vergi aflarına değinerek devam eden Başkan Vural “Meslek yasamız olan 3568 sayılı yasa 28 yaşındadır ve meslek yasamızın kabulünden bu yana nerede ise hep af çıkmıştır. Dolayısı ile bu mesleği kötü yapmak ile iyi yapmak arasında hiç bir fark kalmamıştır. Hatta iyi yapmaya çalışanlar kötü pozisyonuna düşmüştür. İyi vergi mükellefi ödediği verginin ayrıca vergisini ödemek zorunda kalmıştır. Yani; ne yerleşik bir vergi sistemi oluşmuş ne de genel kabul görmüş muhasebe standartları uygulanabilmiştir. Hal böylesi bir tabloda; iyi vergi mükellefi veya iyi Mali Müşaviri saptayabilecek denetim mekanizmaları da devre dışı kalmıştır.

Gelinen noktada; vergi bilinci tam olarak yerleşmemiş bir ülkede bu tip yasal düzenlemelerin yapılması bir ihtiyaç olabilir. Ancak bir kaç yılda bir yapılan bu düzenlemeler; vergi bilincinin yerleşmesini bir tarafa bırakın; dürüst mükellefleri de ‘af kollayan’ mükellef tipine dönüştürmektedir ve bunun en kötü yansıması maalesef yine Mali Müşavirlik mesleğinedir. Çünkü demin saymaya çalıştığım yüz binlerce sayfalık bilgi gerektiren bu meslek bu aflar ile bir çırpıda silmekte ve meslek ve mükellef nezdinde bilmeniz gerekenlerin hiç bir hükmü kalmamaktadır. Hatta bilip uyguladıklarınızın faturası yine bizlere çıkmaktadır. Hiçbir mükellef kendisine çok vergi yükleyen bir mali müşaviri başında taşımaz, işte o yüksek vergi ödeyenler, bugün bu aflar ile sağlanan avantajların dün ise uğradıkların kayıpların ve ödedikleri vergilerin müsebbibi olarak Mali müşavirlerini işaret etmektedirler. Bir taraftan vergi kaçırma ile ilgili çok ciddi yasal düzenlemeler ve ağır yaptırımlar mevcut iken diğer taraftan periyodik vergi affı çıkarılması mükelleflerden çok bizleri yani Mali Müşavirleri etkilemektedir.” Dedi.

 

Sıklıkla çıkarılan af kanunlarının, mükelleflerin af beklentilerini artırmaları nedeniyle kayıt dışılığı özendirmekte olduğunu söyleyen Başkan Vural af sonrası vergiye uyumu azaltmakta ve da daha önemlisi; vergi ödevini zamanında yerine getiren mükellef ile getirmeyen mükellef arasında adaletsizliğe ve eşitsizliğe yol açmaktadır dedi.

 

Vural konuşmasını şöyle sürdürdü “Anayasal güvenceye sahip eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin kanunlar karşısında aynı işleme tabi tutulmalarını sağlamak, ayırım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemek, amaçlıdır. Bu ilke, aynı durumda bulunanlara ayrı kuralların uygulanmasını engellemek amaçlıdır. Günümüz af yasaları mükellefler nezdinde eşitlik ve adalet unsurlarını ortadan kaldırmaktadır. Vergi affı dönemlerinde geçici olarak yükselen vergi tahsilâtının aslında af beklentisi yüzünden geciktirilmiş ödemelerden kaynaklandığı düşünüldüğünde kısa zamanda, kısa dönemde oluşan tahsilât artışının,  bilinçli olarak geciktirilmiş vergi borçlarından oluştuğu gerçeğini görmek lazım. Bu afların, belli aralıklarla çıkarılması ve neredeyse standart hale gelmesi, mevcut yürürlükteki af daha sonuca bağlanmadan, yeni bir affın nasıl olsa çıkacağını beklentisi içine girmelerini sağlamaktadır. Bu gerçeklerin de bilinmesinde de fayda olduğunu düşünüyorum.” Dedi.

            Bütün bu tablolar karşısında; birkaç yılda bir vergi affı çıkarma yerine;Makul vergi oranları; örneğin Bakanlar Kurulu kararı ile  % 18 olarak uygulanan KDV oranı,  3065 sayılı KDV kanununda yazıldığı üzere % 10 'a indirilmesi, Gelir Vergisinin Kademeleri artışı engellenmesi, Kurumlar vergisi oranı %15 seviyelerine indirilmesinin daha yararlı olacağını belirten Vural böylece kayıt dışı ekonomi;   makul vergi oranları ile kayıt altına alınabilir, yüksek vergi oranları yüzünden başvurulan sahte fatura engellenebilir. Günü kurtarma ekonomisinden kurtulup daha istikrarlı bir ekonomi ve kayıt dışılık önlenebilir dedi.

            Son olarak Mükelleflerin geçmişlerini temizlemeleri, VDK başkanlığını mesken etmeden daha rahat geçireceği bir 5 yıl için ve özellikle bozuk mali tablolara sahip olup geçmiş aflardan istifade etmemiş işletmelerin mali tablolarının işletmelerin fiili durumlarına uygun halle getirilmesi ve geçmiş ile ilgili olası vergisel risklerin ortadan kaldırılması temelinde mümkün mertebe bu aftan istifade etmeleri gerektiğini belirten Başkan Vural aksi takdirde kötüler istifade ederse geriye kalan iyiler de başka faturalar ödemek zorunda kalabilirler dedi.

           

            Gelir İdaresi Grup Başkanı Enver SÖNMEZ, Grup İdaresi Başkanlığı Müdürleri Şule BAYRAM ve Osman KIRBAŞ’IN sunumlarıyla devam eden seminer soru-cevap bölümüyle sona erdi.